27 Kasım 2009 Cuma

ha ha hav

arzulamak iştah gibi bir sey değilmidir. bir tavşan tavşan kulaklı bir havuç görürse ne yapar havucun tavsan kulaklarının olması onu tavsan yapmak icin de yememek icinde gecerli bir neden olmayabilir. "iştah" peki tavsan bu kulaklı tavşana aşık olmamalı mı? peki havucun kulaklarını kesersek havuç suyu mu akar? hem ıssırmak hem de aşk yapmak. biz bu kulaklı havucumuza havşan diyelim, hatta bu kulaklı havuç havlasın da. ha hah aha hav. how? peki havşan bir tavşana aşık olursa ne olurdu?
"- Beni yemeni istiyorum.Ama kulaklarımı yeme. kulaklarımı cerceveleyip yatak odana as." diyecek kadar. genetiği değiştirilmiş havuç ne yapacağını bilemez. deli gibi tavşanını arzular. "-ye beniiii." havşanımızın profiline geri dönelim. havşan öncesinde balık kızartılmıs tavada muz kızartınca nasıl berbat bir koku cıkıyorsa -denedim bunu bugün- öyle kokuyordu. diğer havuçlara oranla daha kücüktü. hiç şansı yoktu.vazgecmisti. onu bir rende asla reddetmeyecekti. rende havşanı rendeledi. parçalarını boğazdan savurdu. keskin bir koku yayıldı hav hav hav havaya. her yılın bugününde kokuyu alanlar havladı.

17 Kasım 2009 Salı

"ben film yapmam, sıçarım"